6 Mart 2010 Cumartesi

Şimdi Manga ile Eurovision zamanı!

(05.03.2010/Turk.Net)

Manga'nın 1 aydır beklenen Eurovision şarkısının 3 Mart'taki TRT Lansmanında açıklanması, Eurovision sezonunun da ülkemizde resmi olarak açılması demek oluyor. Beğendin, beğenmedin, kıldı tüydü diyerekten bir Mayıs daha gelecek ve Haziran'la beraber bu medya bombardımanı ve anlamsız ahkam kesmeler de hayırlısıyla son bulacak elbette. Gönlümüz, patırtısız gürültüsüz bir yıldan ve Manga'nın güzel bir derece ile yarışmadan yüzünün akıyla çıkmasından yana tabii.



"We could be the same-Aynı Olabiliriz" diyor bu kez Manga. Bir açılım şarkısı mıdır değil midir'e yanıt olarak 'herkes istediği gibi alabilir, biz iki insan arasındaki aşkı konu ettik' diyor grup üyeleri. Sözler akıcı, Ferman'ın İngilizce telaffuzu oldukça iyi. Şarkının introsundaki adrenalinin hızla yükselerek ilerleyen saniyelerde zıt kutupların mücadelesine dönüşmesini heyecanla dinliyorsunuz. Düzenleme çok başarılı. Nakarat ise şarkının en can alıcı kısmı, tam da olması gerektiği gibi. Eğer final için şarkıda bir değişikliğe gidilecekse, düzenlemede yalnızca son bir dokunuşa daha ihtiyaç olabilir belki. O da şarkıyı başından itibaren eşlik edilebilir, tempo tutulabilir bir formata sokmak. Naçizane fikrimdir:)

Manga tarzından ödün vermemiş, bilakis kimselere benzemeyen sıradışılığını koruyarak ama Eurovision'un raconuna da göz kırparak oldukça başarılı bir şarkıya imza atmış. Grubu bu anlamda tebrik etmek gerekiyor. 29 Mayıs gecesi Oslo'da nasıl bir sahne şovu izleyeceğimiz konusunda henüz bir ipucu yok elbette ancak video kliplerindeki konseptlerin bir benzerini sahnelemelerini, cool ama dikkat çekici bir duruş sergileyeceklerini umuyor ve istiyorum, şahsen. Gruptan aldığımız son bilgilere göre 15 Mart'a kadar video kliplerini tamamlayacaklar ve Nisan başından itibaren de yurtdışı promosyon turları başlıyor.

Şarkıyla ilgili yorumlar değişik, ancak müzik otoritelerinin çoğunluğunun beğenmesi sevindirici. Aslolan dışarıdan gelen tepkiler elbette, ki yabancılardan gelen ilk yorumlar da Türkiye'nin bu yıl iddialı ülkeler arasında yer aldığını ve ilk 5'in hiç de zor olmadığını gösterir nitelikte. Hele ki şu ana kadar belli olan diğer ülke şarkılarının çoğu iç bayıltıcı slowlardan ibaretken. Mutluyuz, umutluyuz yani:)

Şimdi Manga'ya ve şarkımıza destek vaktidir.

Herkese müzik dolu günler!

Olcay Tanberken

29 Aralık 2009 Salı

2009'un en iyileri

(28.12.2009/Turk.Net)

Ekonomik krizlerle boğuştuğumuz, boğum boğum boğulduğumuz bir yılın ardından geriye dönüp de yılın muhakamesini yapacaklardan değilim. Olmuşla bitmişe, ölenle ölmüşe, sevmiş ama sevilmemişe çare yok ne de olsa!

Koca bir yılı daha devirdik devirmesine, şu zalim hayat bizden bir yıl daha çaldı çalmasına ama yıllar sonra 2009 deyince hatırlayacağımız, en azından müzik tarihimizin bize anlatmaya çabalayacağı (ki öyle bir çabadan söz etmek mümkün inşallah olacaktır) sesler, şarkılar ve albümler olacaktır ileride. Gelin bir göz atalım, neler dinlemiş neler sevmişiz bu yıl?

Hemen belirtelim ki Şebnem Ferah ile Candan Erçetin bu yazının konusu dahi olamazlar. Durun telaşa gerek yok sayın okuyucu, 2009'a hakaret olur çünkü, onca albümün yanına bu 2'sini de "sıkıştırıvermek"! Hem çıkış tarihleri nedeniyle, hem de bütün bir albüm değerlendirmesi olarak elbette 2010'un konusu olacaktır birer başucu eseri sayılabilecek ikisi de.

Sertab Erener Eurovision sonrası döneminde biraz sakin bir dönemece girmiş, 6. solo albümüne adını veren "Aşk Ölmez" gibi kendi halinde ve duygu yüklü bir şarkıyla sevenlerini hayal kırıklığına uğratmamayı bilen bir yorumcu olarak hem konserlerine hem de albümlerine devam etmişti. No Boundaries albümünün (belki stratejik hatalar belki şanssızlık diyelim) hakettiği ilgiyi görememesinden sonra yurtdışı defterini bir süre için kapatan sanatçı bu defteri Demir Demirkan'la beraber epeydir üzerinde çalıştıkları "Painted On Water" albümünü nihayet yayınlayarak bu yıl bir kez daha açtı. Anadolunun en güzel türkülerini, üzerine yazdığı İngilizce sözlerle caz ve world music kategorisinde dünyaya o eşsiz yorumuyla adeta hediye eden Erener, başından itibaren dolu dolu olan kariyerine çok özel bir albüm kazandırmakla kalmadı, bu albümüyle Amerika'da da adından ciddi olarak söz ettirmeye başladı. Öte yandan, 2009 yazı boyunca kulaklarımızda olan Soner Sarıkabadayı imzalı "Bu Böyle" ile yeni bir dönemin de müjdesini veren sanatçı, yılın sonuna doğru yayınladığı "Açık Adres" ile gönülleri bir kez daha fethederek Mayıs ayında yayınlayacağı yeni solo albümünün de dinleyiciye özlenen Sertab'ı geri vereceğinin sinyallerini veriyordu belki de.

Yılın açılışını yapan Zuhal Olcay'ın "Aşkın Halleri", kuşkusuz en sevilenler arasında yerini kolaylıkla aldı. Olcay bildiğimiz Olcay, yine kalite tavandı tavan olmasına ama Bülent Ortaçgil ve Ezginin Günlüğü'nün de bu kalitede payları büyüktü. Gülben Ergen pahalı prodüksiyonlara gerek duymadan da güzel albüm yapılabileceğini akustik projesiyle herkese gösterdi, samimi ve içten bir albümdü "Uzun Yol Şarkıları". Nostaljiyi dönem dönem kullanan kimi sanatçıların aksine bu kez tüm bir albüm olarak bunu bir konsepte dönüştürebilen Göksel'in "Mektubumu Buldun mu"su epey sevildi. Türk popunun divalarından Nazan Öncel, fanatik hayranlarının sözünü ve yüreğini dinlemiş, bu kez 90'ların çok özel albümlerine imza atan bir müzisyen olarak yine o yılların ruhunu aratmayan kalitede bir başyapıtla karşımıza çıkmıştı bu yıl: "Hatırına Sustum". Nil Karaibrahimgil "Seviyorum Sevmiyorum" ve albümün bir diğer videosu "Duma Dum" ile sevilenler arasındaydı. Nilüfer Kayahan sonrası döneminde Karar Verdim'in ardından "Hayal" ile yine hayranlarını üzmedi. On parmağında on marifet Mustafa Cecelinin "Limon Çiçekleri" ise yıla damgasını vuran bir diğer şarkıydı, kuşkusuz.

Murat Dalkılıç'tan "La Fontaine", Babutsa'dan "Yanayım Yanayım", Emir'den "Eline Düştüm" ya da Hadise'den "Düm Tek Tek", cıstak cıstak Türkçe pop sevenler ve oryantel sosla dansetmekten hoşlananlar için yılın vazgeçilmezleri oldular. Ama elbette hiçbiri Ajda'nın "Resim"i kadar sevilmedi, yılın en "hit" şarkısı tabii ki onunkiydi. Eurovision'da zafer yine bir başka bahara kaldı, teselliyi Manga'nın MTV ödülünde bulduk. Hande Yener 3 elektronik albümle oyalanma döneminden sonra popa geri döndüğü açıklamasıyla yılın şokunu yaşatırken, bir de baktık ki bir yıl daha elimizden kayıp gitmiş:)

Yılın "tahammül edilemeyenleri"ni bir başka yazıya bırakalım ve herkese mutlu ve en güzelinden bir yeni yıl dileyelim:)

Herkese müzik dolu günler!

Olcay Tanberken

23 Eylül 2009 Çarşamba

Yaz Bitti!

(22.09.2009/Turk.Net)

Aylin Vatankoş'un seslendirdiği 1992 tarihli Eurovision şarkımızın adıydı "Yaz Bitti". Kendisinden daha sonra hiç haber alamadık, fantezi türünde bir albüm yapmış sanırım. Eurovision'un 'kaderine terkedildiği' ama Türk popunun da şaha kalktığı o unutulmaz 90'lardı o zamanlar. Yazı başlığına tekrar dönersek, 'yaz bitti geriye ne kaldı şimdi?' diye sorası geliyor insanın gerçekten. 2009 yazından geriye hangi şarkılar kaldı akılda?

Bir kere bu yaz ve hatta tüm yılı Ajda Pekkan'ın göğüslediğini söylemek yanlış olmaz. Resim, 2009'a damgasını vuran şarkı olmakla kalmadı, Serdar Ortaç'a da bu şarkı sayesinde daha fazla saygınlık kazandırdı. Severiz ya da sevmeyiz ayrı, ama Serdar Ortaç bence Türk dinleyicisinin nabzını tutmasını çok iyi biliyor ve bu, Türkiye'nin en en iyi yorumcusu ile bu yaz gerçek anlamda ispatlanmış oldu. Öte yandan şarkının başarısında Ajda Pekkan'ın da büyük, hem de çok büyük payı söz konusu. Ajda Pekkan, başta Sezen Aksu olmak üzere birçok sanatçımıza ilham vermiş bir Süperstar ve bugün günümüzün popüler sanatçılarıyla(!) aynı listelerde yarışıyor, hatta bir çoğunu geçiyor. Ve o kendini, müziğini ve sanatını daima geliştiriyor. Bir örneği daha yok.

Gelelim diğer şarkılara. Kenan Doğulu son albümünden sadece "Rütbeni Bileceksin"le hatırlanacak, keza Mustafa Sandal da "Ateş Et ve Unut"la. İkisi de artık o en tepelerde oldukları 90'lı yılları çoook gerilerde bıraktıklarını anlamalılar sanırım, vakit "yeni" birşeyler söyleme vaktidir. Mesela Sertab Erener'i örnek almalılar bence. Genç jenerasyonun önemli bestecilerinden Soner Sarıkabadayı'nın Bu Böyle şarkısını ne güzel yorumladı ve şarkı da ne güzel "tuttu", değil mi? Erener bu harikulade şarkıyla yaz listelerin tepesine kurulmakta gecikmedi de. Keza Türk popunun olmazsa olmazı Nilüfer hayranları da bu yazı eli yüzü düzgün ve bir hayli güzel şarkılar içeren "Hayal" albümüyle karşıladı ve albümden 3 klip birden çok kısa aralıklarla müzik kanallarındaki yerini aldı.

Murat Dalkılıç ve Bedük, bir nebze de olsa popülerliklerini korudular. Ya onlarca isim? Albümleri yazın başında-ortasında ya da sonunda çıkmış onlarca ünlü popçu-rockçı. Pek çoğu da maalesef parlak satış rakamlarına ulaşamadılar. Nil Karaibrahimgil, Işın Karaca, Duman, Hande Yener, Demet Akalın, Yalın, Gülben Ergen, Teoman, Bengü veya Manga, 2009 yazını pek iyi geçirdikleri söylenemez. 90'ların hemen hemen tüm starlarının yakaladığı "şan ve şöhret" biraz da şarkılarının orjinalliği ve güzellikleriyle ilgiliydi ve ne yazık ki 2000'li yıllar bu anlamda tam bir felaketti.

Doğrusu bu yaz aslında en çok Göksel'e yaradı. Sony Music'ten Avrupa Müzik'e geçtikten sonra epey sükse yapan "Mektubumu Buldun mu?" albümüyle hem dillerde hem de ekranlardaydı bolca. 70'li ve 80'li yılların unutulmayan eserlerini o yılların düzenlemelerine sadık kalınarak hazırlanan yeni aranjelerle yeniden seslendirmiş ve hayran kitlesine yüzbinleri daha eklemişti. Kuruçeşme Arena'daki Retro konseri Göksel için yeni bir çığırın da başlangıcıydı belki. Kitlesini Babylon ve benzeri sahnelerden önce Kuruçeşme'ye sonra da Açıkhava'ya taşıyan Göksel, çok yakında bu projenin devamıyla da karşımıza çıkacakmış. Sony Music de Göksel'in yeniden kazandığı bu popüleritesinden faydalanmak istemiş olacak ki, tıpkı birkaç yıl önce Sertab'a yaptığı gibi bir best of albümü de şu günlerde yayınladı. Klipleri de DVD olarak içeren bu albümü, öyle pek 'apar topar'a da benzemediğinden, Göksel hayranlarını bir hayli sevindirecek arşivlik bir çalışma olarak da değerlendirebiliriz.

Herkese müzik dolu günler!

Olcay Tanberken

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Forever Ajda!

(21.08.2009/Turk.Net)

Nereden başlasak, nasıl anlatsak?

20 Ağustos Perşembe Harbiye Ajda Pekkan konserini izlemeye gelenler gerçek anlamda unutulmaz bir gece yaşadılar desek sanırım abartmış olmayız. Geceye Tarkan'la olan düeti damgasını vurdu kuşkusuz ama konserin kendisi de Ajda'nın baştan sona bu ülkenin tek gerçek starı olduğunu ve her şarkısının kalplere kazındığını bir kez daha ortaya koydu. Açıkhava'nın bu denli kalabalık olduğuna birçok defa şahit olmuştum, çok özel konser ve gösterilerde. Ama bu geceki bir başkaydı gerçekten, ki bunda 2009 yazına ve yılına damgasını vuran "Resim" şarkısının da büyük payı elbette ki vardı.

Sahneye Nur Yerlitaş imzalı beyazlar içinde bir kıyafet ve yüzünde bir maske ile gelen Süperstar konserine Strech'le giriş yaptı, Flu Gibi'yle devam etti. "Çerçeve değil, resim arıyorum" dediğinde Açıkhava yeri göğü inletti, hep bir ağızdan şarkıyı söyledi. Bir ara Düşünme Hiç'i ve Sihirli Aşk'ı söylerken kendimden geçtiğimi hatırlıyorum.

Verilen kısa bir aranın ardından Bir Günah Gibi ve Hancı gibi klasiklerini potbori şeklinde paylaşan Ajda'nın ikinci kıyafeti de son derece göz kamaştırıcıydı doğrusu. Ayağındaki rahatsızlığa rağmen gösterdiği muhteşem sahne performansına diyecek söz yoktu bile. Aşkın Arsunan şefliğindeki orkestranın etkileyici müziklerinden en çok Palavra'ya ve Oyalama Beni'ye bayıldım. Amazon'un altyapısı kullanılarak ortaya çıkarılan Palavra'da bomba gibi bir düzenlemeye imza atılmış ve şarkı sanki yine, yeniden doğmuş. Doğrusu konserin en en beğendiğim şarkısı bu oldu.

Bir süre sonra göz kamaştırıcı bir başka kıyafetle Ajda sahneye döndü dönmesine ama, Kimler Geldi Kimler Geçti'yi bir başkası söylemeye başlamıştı bile! Ve birkaç kuple sonra da Tarkan belirivermişti işte orada, Süperstar'ın yanıbaşında. Açıkhava'yı görmeliydiniz. Nasıl bir şok, nasıl bir coşkulu tezahürat ve alkış fırtınası, yok böyle birşey! Birlikte söyledikleri bu ilk şarkılarının ardından "Gerçekten de kimler geldi kimler geçti ama bir Ajda Pekkan daha gelmedi, gelemez" diyen Megastar ile Süperstar popüler müzik tarihimizin en önemli 2 figürü oldular ama dün geceye kadar hiç birlikte sahne almamışlardı nedense. O yüzden bu düetin bir önemi ve güzelliği vardı. Hemen ardından Şıkıdım'ı da söylediler ama seyirci Tarkan'ı bırakmadı ve son olarak Gül Döktüm Yollarına'yı da beraber seslendirdiler. Ajda konser repertuarına Nilüfer'in Mavilim şarkısını da eklemiş ki, çok da iyi yapmış. Kapanışı bir kez daha Resim ile yapan Süperstar, bis'te ise Son Yolcu'yı söylemeye başlamıştı ki birden orkestraya dönerek en tatlı tonuyla "İtalyanca söyleyebilir miyim?" diyerek şarkıya bu kez İtalyanca (Senzo Fiato) olarak girdi.

Peki teknik aksaklıklar olmadı mı hiç? Ajda sahnede o kadar tatlı ve ışıl ışıl parlayan bir yıldızdı ki, kimse o aksaklıkları farketmedi, önemsemedi bile. Orkestranın çok iyi elemanlardan kurulu olmasının dışında vokallerde Tuba Önal ve Sibel Gürsoy'a rastlamak sürprizdi, her zamanki gibi harikaydılar. Her ikisi de müthiş ses olan bu ikili yakında Sarı Siyah adıyla Moda'da yeni bir projeyle sevenleriyle buluşacaklar. Bir başka not da Ayşegül Aldinç'ten. Gecenin sonunda rastladığımız sanatçı çok yakında çıkacak yeni albümünün kayıtlarının tamamlandığını ve "Düşünme Hiç" şarkısında da Süperstar ile bir düet yaptıklarını müjdeledi.

İşte böyle. Her aşkın ve her devrin kadını Ajda Pekkan, bir kez, bir kez daha kalplerimizi tam hedeften, onikiden vurdu.

Herkese müzik dolu günler..

(Eğer sıkı bir Ajda fanıysanız, Ajda Pekkan Fan Club'ın katkılarıyla hazırlanan Forever Ajda partisine de bekleriz:) Tarih, 28 Ağustos Cuma. Yer, Studio Live. Saat, 22:00)

(Fotoğraf: Şükran Herçiçek)

Olcay Tanberken

2 Ağustos 2009 Pazar

Dur Bakalım orda!

(01.08.2009/Turk.Net)

2009 yazının pek hareketli geçtiğini söyleyemeyiz. Tabii müzik piyasası anlamında konuşuyorum. Birkaç albüm var adından söz ettiren ama bu yaza damgasını vuran bir albümü de telaffuz edemiyor henüz hiç kimse. Bakalım son günlerde neler dinleniyor, neler konuşuluyor..

Mustafa Sandal'ın "Karizma"sı beklentilerin biraz altında kalsa da, uzun vadede Sandal'ın kariyerinde söz ettirecek bir çalışma olmuş bana kalırsa. Hafiften 90'lar esintisi hissetmemek elde değil. Demo, Ateş Et ve Unut, Deli Yangın, Var mısın Yok musun gibi şarkılar birçoklarının şimdiden favorisi olmuş durumda.

Powerturk'ün Nilüfer'e yaptığı saygısızlık, rakip kanalın işine gelmiş olacak ki Türk popunun bu değerli sesi Kral Tv tarafından bir tür sahiplenme yaşadı diyebiliriz. Yeni albümü Hayal ile Kral'ın müzik listelerinde haftalarca 1 numarada kalmayı başardı, Nilüfer. Powerturk'ünkine benzer bir saygısızlığa da yakın zamanda şahit olmuştuk aslında. MTV Türkiye yayına başladığında Ajda Pekkan'ın kliplerini yayınlamayacağını duyurmuştu ve neden olarak da hedef kitlesini göstermişti. Tabii yaptıkları saçmalığı anlayınca da mecburen geri adım atmışlardı. Nilüfer olayında da aynısı olacaktır muhakkak. Ki kanalın "şarkıları bilgisayar seçiyor bizim bir suçumuz yok" açıklaması da bir hayli komikti doğrusu, şarkı sıralarını seçen bilgisayar olabilir ama onları sıralaması için o listeye koyan da mı makineler? Albüme gelirsek belki bir önceki albümü "Karar Verdim" kadar iddialı ve cesur bir çıkış diyemeyiz, ancak Nilüfer'in kariyerine oldukça yakışan hoş ve dingin bir albüm gerçekten. Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren Sinan Akçıl dahil olmak üzere birçok isimle çalışan Nilüfer bu albümde özellikle slowlarıyla hatırlanacak. "Bir bilseydin"in ardından çektiği 2. video klibi "Yaramaz" dışında slowlardan "Sen ve Ben", albümdeki kişisel favorim.

Son zamanlarda duyduğum en başarılı işlerden birini dinledim geçenlerde. Sesiyle, enerjisiyle ve dramatik vokaliyle umut vaadeden Demet Tuncer'den yepyeni bir single çalışması: Dur Bakalım (Lela Lela). Ukrayna dolaylarına ait bu anonim ezgiye Müfide İnselel'in yazdığı sözlerle ilk kez düzenleme yapılmış ve müthiş enerjik, müthiş bir Balkan şarkısı çıkmış ortaya. Kaçırmayın derim ben!

Göksel'in nostaljik şarkılar söylediği son albümü epey bir tuttu gibi gözlemliyorum. Özellikle sponsoru olan içecek firmasının Göksel'li reklamları albüm satışlarına da yansımış durumda. Geçen hafta Kuruçeşme Arena'da verdiği konser de bunun bir kanıtı gibiydi. Mekan hıncahınç doluydu ve gelenlerin çoğu da gençti.Zaten tarzı itibariyle nostaljik bir görünümü olan Göksel bunu şarkılarına da yansıtmayı iyi başarmış

Suzan Kardeş'in "Makyaj Odası Şarkıları"nı duymuşsunuzdur. Kardeş'in yıllarca makyözlüğünü yaptığı bir çok ismin şarkılar söylediği hoş bir çalışma olmuş. Nejat İşler'den Demet Akbağ'a, Oya Başar'dan Yılmaz Erdoğan'a, Özgü Namal'dan Meltem Cumbul'a kadar pek çok sürpriz var bu albümde. Tabii Minik Serçe de olmazsa olmazlardan, Eğreti Gelin'de yer alan aynı adlı Sezen Aksu şarkısı da bu albümde yerini almış.

Geçen haftanın en çok konuşulanlarından biri de Madonna'nın Türkiye'ye konsere geleceği haberiydi. Tarih bile belirlemişler, duy da inanma. Gel gör ki Madonna'nın resmi sitesinde bile olmayan bir tarih, bu asılsız haberin kaynağı da belli değil üstelik. Madonna Türkiye'ye gelecek mi sorunsalı Zeki Müren Bizi de görecekmi'sine benzemeye başladı yavaştan. Sahi, bu kadın artık ne zaman gelecek ülkemize yahu, nedir yani Madonna'yı getirmekten aciz mi ülkemizdeki organizatörler, nerde bu devlet, nerdesiniz sponsorlar? Bir el atın şu işe de bir dünya gözüyle görelim de içimiz rahat gidelim öbür tarafa, değil mi ama? Zaten Michael Jackson da terketti bu diyarları, keyfimiz iyice kaçtı ya.

Herkese müzik dolu günler..

Olcay Tanberken