30 Haziran 2006 Cuma

Yeşilçam'dan nağmeler

Siyah beyaz filmlerde Ayhan Işık ve Belgin Doruk romantizmi kimi zaman Cüneyt Arkın’la, Ajda Pekkan’la kesişti, kimi zaman Sadri Alışık ya da Öztürk Serengil’le... Sonra renkli döneme geçildiğinde Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın ve Türkan Şoray gibi isimlere Ediz Hun, Kartal Tibet ya da Murat Soydan eşlik etti çoğu zaman, ve daha niceleri...Bu satırlara sığamayacak kadar çok sinema aktristi ya da aktörü, Yeşilçam’ın bazen hüzünlü bazen keyifli sahnelerini yüreklerimize taşıdılar, işlediler. O filmler tüm naifliklerine, klişe senaryolarına rağmen hep çok sevildiler, izlendiler, hala çok izleniyorlar...

Elbette başrol sadece oyuncular değildi her zaman. Aslında çoğu zaman bu filmleri bugünlere taşıyan şey, senaryoların yüreklere akmasını sağlayan ‘Türk Sineması şarkıları’ idi. İlk kez derli toplu olarak “Belkıs Özener – Sahibinin Sesinden Yeşilçam Şarkıları” albümünde biraraya getirilen Yeşilçam şarkıları, elbette bu kadarla sınırlı değildi. İşte Kalan Müzik, derin (ve elbette çok özverili) arşiv çalışmalarını yoğunlaştırmış ve bu albümü takiben 2 albüm birden yayınlamış geçenlerde. Albümlerden birinin adı “Aşkın Kanunu”, diğerinin de “Artık Sevmeyeceğim”. İçlerinde Behiye Aksoy, Handan Kara, Nermin Candan, Sevim Şengül, Gülderen Gül, Güzide Kasacı, Nesrin Sipahi, Nigar Uluerer, Gönül Yazar, Belkıs Özener, Sevim Deran, Şükran Ay, Emel Sayın, Ajda Pekkan ve şarkıları ilk kez bu albümlerle digital ortama taşınmış olan Semiramis Pekkan gibi her biri çok çok özel sesler var (Kadın şarkıcıların ağırlığına karşın, Suat Sayın, Öztürk Serengil, Esin Engin ve Berkant gibi erkek şarkıcılar az sayıda şarkılarıyla yeralıyor, bundan sonraki albümlerde Vedat Çetinkaya gibi isimlerle bunu dengeleyeceklerdir diye düşünüyorum).

Son yıllarda piyasaya sunulan nostalji albümlerinin içinde en başarılı bulduğum kapak ve kartonet tasarımıyla da benden 5 yıldız alan bu projede -başta yapımcısı Nilüfer Saltık olmak üzere- emeği geçen herkese kocaman teşekkürlerimi iletiyorum. “Buruk Acı”, “Senede Bir Gün”, “Ağlama Değmez Hayat”, “Reyhan”, “Sonbahar Rüzgarları”, “Seven Ne Yapmaz”, “Rüyalar Gerçek Olsa”, “Arım Balım Peteğim”, ve daha niceleri…Bu şarkıları arşivinizde tutmak ve aklınıza her estiğinde çalmak için daha iyi bir fırsat olabilir mi?

Olcay Tanberken

24 Haziran 2006 Cumartesi

Bir Mucize: Ajda Pekkan

Türkiye’nin uluslararası arena için belki de en fazla çabalayan ve bu ünvanı da da sonuna kadar hakeden “Süperstar”ı oldu Ajda Pekkan. Türk kamuoyu, şarkılarından çok aşkları, evlilikleri, saç şekli ve estetikleriyle daha çok ilgilendi onunla ama elbette bu, Türk popunun en 'avangard' olmayı başarabilen bir sanatçısına duyulan ilginin de hakkıydı. Bir sinema artisti olarak başladığı kariyerinde hayatta en çok sevdiği şey olduğunu söylediği şarkı söylemeyi seçmesiyle başlayan müzik yaşamı onu, yıllar içinde geliştirdiği vokal ve şan tekniğiyle lider bir konuma getirmekte gecikmedi. Yılların ona ihanet etmesine fırsat vermediği gibi, her 'bu sefer tamam, artık işi bitti' noktasında 'yeni' bir şahlanışla yeniden gözümüze girmeyi başardı. Fecri Ebcioğlu’yla başlayan aranjman dönemi Fikret Şeneş’le doruğa çıkmış, yeni isimlerin piyasayı 'salladığı' 90’ların başında ise virajı bu kez Şehrazat’la dönmüştü. “Best of” ve “Diva” albümlerinden sonra uzun sürecek bir sessizlik dönemine giren Ajda, 2003 yılında “Sen İste” ile fena olmayan bir çıkış yakalamış, yine de bu 'ortalama' şarkı onun kalitesinin altında kalmış ve bu single’ın ardından çıkması beklenen albüm bir türlü çıkamamıştı.

Nazan Öncel’le çalışmaya karar vermesi, sonra Öncel’den şarkı almaktan vazgeçmesiyle başlayan bir tartışma süreci, 'Süperstar' televizyon şovu ve akabinde basında geniş yankı bulan 'Fikret Şeneş alınganlığı' Ajda Pekkan’ı medyadan ve kamuyoundan uzak tutmayan hadiseler oldu. Yine de hayranlar sabırsızlık (ve büyük bir sebat içinde) yeni albümün peşindeydi. 2005’in Ekim ayında o güne dek yapılmış herşeyi sıfırlayan ve yepyeni şarkılar için yanına Sezen Aksu’nun desteğini alan Süperstar nihayet karşımıza, yine süper, yine ondan beklenildiği gibi 'farklı' çıktı. O şimdi 'Ben aslında o gördüğün Cool Kadın değilim' diyor.

Tam anlamıyla böyle bir çıkış bekliyordum Ajda’dan. Her devrin kadını olduğunu ispat eden şarkılar olmalıydı bu albümde, başta diskonun hüzne son derece yakıştığı “Cool Kadın” olmak üzere “Vitrin” ve “Amazon” 2000’lerin Ajda’sına yakışan dört dörtlük şarkılar (Ne de olsa Pekkan'ın "Sen İste" dışında hemen hiçbir şarkısı piyasa değildi, ve yeni şarkıları da bu farkı ortaya koyuyor çok şükür). "Ancora" Sezen Aksu sözleriyle ve Süperstar'ın yorumuyla daha da devleşmiş, "Mucize" (biraz da Ajda'nın şarkıyı çok farklı tonlarda yorumlamasına da bağlı olsa gerek) adeta bir mucize gibi albümde yeralmış. Zülfü Livanelinin "Sevdalı Başım"ıyla ise Ajda Pekkan resmen döktürüyor. Albümü ilk dinlediğimde “Kaderimin Oyunu” ve “Olanlar Oldu Bana”ya da yer verilmesine anlam verememiştim ama dinledikçe onlara da alıştım. Hala sevmekte zorlandığım tek şarkı ise ancak ortalama bir popçuya yakışabilecek “Tufan” (üstelik bu şarkıya 2 versiyonluk bir yatırım yapılması ayrıca şaşırtıcı, ki her durumda 2.versiyon ötekine tercih edilebilir). "Spente Le Stelle" her ne kadar albümün genel çizgisine pek uymasa da düzenlemesi ve Ajda'nın yorumuyla albümde sırıtmıyor. Sezen Aksu dışında albümün diğer önemli isimleri ise: Can Algeç, Tuna Kiremitçi, Bülent Özdemir ve düzenlemeleriyle yine 'kulak' dolduran Kıvanch K...

Peki eleştiriler hiç mi yok bu albümle ilgili? Pekala, DMC birbirinin kopyası kartonet tasarımlarından 'daha fazlasını' yapabilirdi Ajda Pekkan için (fazladan kastım, fotoğraf çözünürlüklerinden yazı fontuna ve kartonet tasarımına kadar biraz daha 'özen'). Albümü bilgisayarda dinlemek isteyenleri de bir sürpriz bekliyor, zira track bilgileri “Diva” albümüne ait gözüküyor. Duyduğum kadarıyla albüm satışı şimdilik fena gitmese de, Doğan grubu ve Seyhan Müzik’in “Cool Kadın”ın tanıtımına daha geniş yer ayırabilecekken bu konuda fazla çaba görmememiz de oldukça enteresan.

Yine de elbette albümün yanında bu detayların fazla bir önemi yok. Ajda’yı bir sonraki kuşağa da kolayca taşıyabilecek kadar nitelikli ve uzun soluklu bir albüm “Cool Kadın”. 2000’lerin ortasında bu kez viraj Sezen Aksu desteğiyle Süperstar’a yakışan bir şekilde başarıyla dönülmüş, Türk pop tarihinin en iyi albümlerinden biri ortaya çıkarılmıştır. Ajda Pekkan ve bu albüm Türk popu için bir mucize değil de nedir?

17 Haziran 2006 Cumartesi

Yeni Türkü'den 'Koleksiyon'

Yağışlı havanın yerini yavaş yavaş sıcak günlere ve gülen güneşe bıraktığı şu günlerde hareketlenen müzik piyasasında en çok konuşulan albümlerin başında Ajda Pekkan’ın ‘Cool Kadın’ı geliyor. İlk izlenimlerimin oldukça olumlu olduğu albümü önümüzdeki haftaya saklıyorum ve sizlere son günlerde sık dinlediğim birkaç albümden bahsetmek istiyorum.

İlk kez 2003 yılında “Koleksiyon” adıyla bir best of albüm yapan Yeni Türkü grubu, bu albümün başarısıyla ertesi yıl da serinin devamını getirmişti. Geçtiğimiz ay yayınladıkları “Koleksiyon-3” ise bu serinin (şimdilik) son halkası olarak oldukça iyi bir derleme olarak karşımızda. “Külhani Şarkılar” ve “Süper Baba Film Müzikleri” albümleri ile 1990 yılında verdikleri Rumeli Hisarı konser albümünü içeren derlemede ayrıca, 1979 tarihli “Buğdayın Türküsü” albümünden de dört parça yeralıyor. Müziklerinde hep doğal bir “zamansızlık” bulduğum Yeni Türkü, şarkılarıyla hiç eskimediler ve bu albümlerle de arşivlik değerlerini artırıyorlar. Özellikle Süper Baba’yı birçokları için tüm zamanların en iyi dizisi yapan da Cengiz Onural’ın ve Yeni Türkü’nün müzikleridir diye düşünüyorum.

Bulutsuzluk Özlemi de 3 albümlerinin yeniden basımlarını içeren bir derlemeyle arşivlerde yerini aldı. “Uçtu Uçtu”, “Güneşimden Kaç” ve “Yol” albümleri Bülent Erkmen’in yine müthiş bir iş çıkardığı ve daha çok bir yumruğu andıran kapak tasarımıyla tek pakette dinleyiciye ulaşıyor. 1984’den beri müzik yapan ve “Tepedeki Çimenlik”, “Güneşimden Kaç”, “Boyalı Kuş” ve “Yine Düştük Yollara” gibi şarkılarıyla rock müziğimizde bir duruşu olan Bulutsuzluk Özlemi severler 3 albümlük bu seti kaçırmamalı.

Yeni bir haftanın eşiğinde son bir hatırlatma…Kenan Doğulu’nun uzun zamandır beklenen albümü “Festival” başta olmak üzere, Işın Karaca, Gülben Ergen, Demet Akalın, Yıldız Tilbe, Serdar Ortaç ve Hepsi’nin yeni albümleri de önümüzdeki günlerde piyasada sıkça duyacağımız şarkıları içeren “yaz albümleri” olacak gibi gözüküyor.

Olcay Tanberken

13 Haziran 2006 Salı

'Sarı Laleler'den daha fazlası...

Epeydir bir sürü albüm birikti, hem masamın üstünde hem de müzik marketlerde. Hal böyle olunca tek tek hepsini dinlemek ve yazmak biraz güç oluyor, ama es geçmenin mümkün olmadığı albümler var ki, bir tanesi de kuşkusuz MFÖ’nün adıyla müstesna son albümü AGU.

70’lerin başından itibaren Barış Manço’lu Kaygısızlar, Mazhar ve Fuat ikilisi, İpucu Beşlisi gibi dönemleriyle oluşturdukları güçlü altyapının üzerine üçlü olarak yayınladıkları ilk albümleri “Ele Güne Karşı”yla (ki başlıbaşına bir best-of) daha 80’lerin ortalarındayken zaten çok görkemli bir çıkış yapmışlardı. 10 yıl içinde yaklaşık 8-9 albüm yaptılar, sonra 2002’ye kadar seslerini duymadık. Haklarında sürekli ‘dağıldılar’ haberleri ayykuka çıkıyor, onlar da bunu yalanlayan açıklamalarda bulunmuyorlardı. Arada bir konserlerde biraraya gelen grup elemanları ise, bir yandan da kendi solo kariyerlerine devam ediyor, güzel çalışmalarla karşımıza çıkmaya devam ediyorlardı. 2003 yılında ‘Collection’ı yayınlayan MFÖ, uzun bir aradan sonra yepyeni şarkılarını topladıkları AGU’yla birlikte yine karşımızda. Yine bildik MFÖ şarkılarıyla, uzun süre arşivlerde yerini tutacak bir albüm bu.

“Sarı Laleler” uzun süredir radyolarda çalıyordu zaten, etrafımda kimsenin de bu şarkıyı kötü bulduğunu duymadım açıkçası. Albümün genel çizgisinin çok kimseleri şaşırtmadığı ise bir gerçek, ancak AGU’nun içinde bütünüyle grubun hafıza antolojisine girebilecek başarılı şarkılar var. Mazhar Alanson’un ‘Milli Park’ ve ‘Vurgun Yedim’ini beğendim, ama beni asıl çarpanlar Özkan Uğur imzalı ‘Amanın Aman’ ve ‘O neydi O’ (hatta ‘Olduramadım’ bile çok eğlenceli). ‘Ne Bileyim Ben’ biraz 80’lere nostalji yapar gibi duruyor ama hiç fena değil. Aysel Gürel sözleriyle Fuat Güner bestesi ‘Silmez Gibisin’ de diğer favorilerimden biri. Aslında tüm şarkılar ‘MFÖ’ şarkıları ama şarkılar, solo çalışmalarının izlerini de taşımıyor değil. Belki eleştirilmeyi asıl hakeden şey ise, şarkı düzenlemelerinin fazla 'şaşırtıcı' olmaması olabilir.

Albüm kartonetinde şarkı sözlerine yer verilmemesini biraz yadırgasam ve kartonet tasarımını da çok basit bulsam da, bu albümle MFÖ’nün artık orijinallik ve kaliteden uzakta iyice körelmiş müzik piyasasamızda bundan sonra da varolabileceğini kanıtladığına ve zaman içerisinde AGU’nun ‘Sarı Laleler’den çok daha fazlasının olduğunun görüleceğine inanıyorum.

Olcay Tanberken

7 Haziran 2006 Çarşamba

Rolling Stone Türkiye

Müzik dünyasının ve müzikseverlerin şu günlerde en çok konuştuğu şeylerden biri de dünyanın en uzun soluklu ve en çok satan müzik dergilerinden biri olan Rolling Stone. Geçtiğimiz ay 1000.sayısını yayınlayan dergi, bu aydan itibaren Türkiye nüshasıyla şimdi bu topraklarda!

Açıkçası haftalık Penguen’imi almak üzere bayiye gittiğimde gördüğüm 3 ayrı kapaklı dergiyi önce yabancı orijinalinin farklı sayıları zannederek birini elime aldığımda, o kapaktakilerin Mor ve Ötesi olduğunu görüp Türkçe başlıklara daha da dikkat kesilip logoya yeniden baktım. Bildiğimiz Rolling Stone idi basbayağı bu işte. En üstte “1000.sayı özel eki” dese de, “Sayı 1” olarak da ayrıca belirtilmişti, evet bu dergi Türkçe’ydi ve elimdeydi! Bayiye diğer 2 kapağın eski sayılar olup olmadığını sorduğumda, beni şaşırtan (ve açıkçası bir arşivcinin de iştahını kabartan) bir yanıt aldım. Meğer yayıncılar ilk sayıya koleksiyon değeri katmak ve biraz da ilginçlik yapmak için 3 ayrı kapakla çıkarmışlar (Diğerleri Madonna ve Red Hot Chili Peppers kapaklarıydı-ki her üç dergiyi de bayiinin şaşkın bakışlarına rağmen aldım!).

Ciner grubunun yayınladığı ve Mehmet Tez yönetmenliğinde çıkan derginin editöryal kadrosu da 3 güçlü isimden oluşuyor: Ayhan Abayhan, Alper Bahçekapılı ve Yeşim Tabak. İlk sayılarında 3 farklı kapağa konu olan isimler dışında bizden de Ceza, Pamela, Mor ve Ötesi, Mazhar Alanson ve “Megastar nasıl kurtulur?” başlığıyla yapılmış özel bir dosyayla da Tarkan yeralıyor. Müzik dışında sinema ve etkinlik haberleri de cabası. 1000.sayı özel eki ise başlı başına koleksiyon değerinde gerçekten.

Rolling Stone’un, Türkiye’de uzun zamandır eksikliği hissedilen kaliteli müzik dergiciliğine yeni bir boyut ve heyecan katacağına inanıyor ve yayın hayatında başarılar diliyorum. Dünyanın bütün seslerine ve müziklerine yabancı kalmayan Türk müzikseverlerin böyle dergilere ihtiyacı var.

Olcay Tanberken

3 Haziran 2006 Cumartesi

Taşbebekle romantizm

Bugünlerde “Söz: Çiğdem Talu”yla birlikte Ossi ve Sony BMG işbirliğiyle çıkan bir diğer albüm de Gönül Yazar’ın ‘pop’ söylediği yıllardan derlenen “En iyileriyle Gönül Yazar”. Hem aranjman hem de söz-müzik Türkçe pop şarkılarla albümün iyi bir satış grafiği yakalayacağına bahse girebilirim. Neden mi?

Öncelikle Gönül Yazar’ın nevi şahsına münhasır kişiliği ve çok özel sesi elbette bu albümün çok satılacağının en önemli ipucu. Sonrasında ise bu albüm için Türk sanat müziği söylediği döneminden şarkılar yerine Ossi’nin pop/aranjman döneminden şarkılar seçmesinin de epeyce rolü var. ‘Nisan Yağmuru’ ve ‘Buruk Acı’ gibi Türk sinemasının unutulmaz şarkıları abümün lokomotif şarkıları olurken, ‘Arkadaşımın Aşkısın’, ‘Dönemez ki Bana’, ‘Seni Sordum’, ‘Affet Beni’ ve ‘Senin Gibi’ gibi unutulmaz aranjmanlar bu albümde toplanmış. Aranjmanların bir çoğunun Fikret Şenes imzalı olduğu albümde Tanju Okan’la birlikte Türk popunun en sevilen hitlerinden ‘Hasret’ olarak dinlediğimiz George Moustaki şarkısı ‘Le Meteque’, Gönül Yazar versiyonu ‘Özlediğim Sevgili’ ile yeralıyor. Ülkü Aker sözleriyle bir zamanlar Ayla Algan’ın da yorumladığı ‘Laf Aramızda’ ve yine Aker sözleriyle 60’ların sonlarında hit olmuş ‘Çapkın Kız’ ve ‘Şıpsevdi’ de albümdeki diğer önemli aranjmanlardan birkaçı.

Sinema tarihimizde nasıl ki Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ya da Filiz Akın gibi olmazsa olmaz bayanlar zirveye ortaksa, Gönül Yazar’ı da müzik tarihimizin olmazsa olmazlarından biri olarak gördüğümü söylemeliyim. İlginç bir nokta da, bu “En İyileriyle Gönül Yazar” albümü uzun yıllardır albüm yapmayan taşbebeğimizin cd formatlı ilk albümüymüş. Bir süre önce kızkardeşi Belkıs Özener'in albümüyle listelerde büyük başarı yakalayan 60’lı ve 70’li yılların saf romantizmini ve aşk dolu günlerini yeniden yaşamak istiyorsanız, benden size tavsiye: Bu albüm kaçmaz!