Olcay Tanberken'in 2006-2010 yılları arasında Turk.Net'te yayınlanan köşe yazıları
29 Aralık 2009 Salı
2009'un en iyileri
Ekonomik krizlerle boğuştuğumuz, boğum boğum boğulduğumuz bir yılın ardından geriye dönüp de yılın muhakamesini yapacaklardan değilim. Olmuşla bitmişe, ölenle ölmüşe, sevmiş ama sevilmemişe çare yok ne de olsa!
Koca bir yılı daha devirdik devirmesine, şu zalim hayat bizden bir yıl daha çaldı çalmasına ama yıllar sonra 2009 deyince hatırlayacağımız, en azından müzik tarihimizin bize anlatmaya çabalayacağı (ki öyle bir çabadan söz etmek mümkün inşallah olacaktır) sesler, şarkılar ve albümler olacaktır ileride. Gelin bir göz atalım, neler dinlemiş neler sevmişiz bu yıl?
Hemen belirtelim ki Şebnem Ferah ile Candan Erçetin bu yazının konusu dahi olamazlar. Durun telaşa gerek yok sayın okuyucu, 2009'a hakaret olur çünkü, onca albümün yanına bu 2'sini de "sıkıştırıvermek"! Hem çıkış tarihleri nedeniyle, hem de bütün bir albüm değerlendirmesi olarak elbette 2010'un konusu olacaktır birer başucu eseri sayılabilecek ikisi de.
Sertab Erener Eurovision sonrası döneminde biraz sakin bir dönemece girmiş, 6. solo albümüne adını veren "Aşk Ölmez" gibi kendi halinde ve duygu yüklü bir şarkıyla sevenlerini hayal kırıklığına uğratmamayı bilen bir yorumcu olarak hem konserlerine hem de albümlerine devam etmişti. No Boundaries albümünün (belki stratejik hatalar belki şanssızlık diyelim) hakettiği ilgiyi görememesinden sonra yurtdışı defterini bir süre için kapatan sanatçı bu defteri Demir Demirkan'la beraber epeydir üzerinde çalıştıkları "Painted On Water" albümünü nihayet yayınlayarak bu yıl bir kez daha açtı. Anadolunun en güzel türkülerini, üzerine yazdığı İngilizce sözlerle caz ve world music kategorisinde dünyaya o eşsiz yorumuyla adeta hediye eden Erener, başından itibaren dolu dolu olan kariyerine çok özel bir albüm kazandırmakla kalmadı, bu albümüyle Amerika'da da adından ciddi olarak söz ettirmeye başladı. Öte yandan, 2009 yazı boyunca kulaklarımızda olan Soner Sarıkabadayı imzalı "Bu Böyle" ile yeni bir dönemin de müjdesini veren sanatçı, yılın sonuna doğru yayınladığı "Açık Adres" ile gönülleri bir kez daha fethederek Mayıs ayında yayınlayacağı yeni solo albümünün de dinleyiciye özlenen Sertab'ı geri vereceğinin sinyallerini veriyordu belki de.
Yılın açılışını yapan Zuhal Olcay'ın "Aşkın Halleri", kuşkusuz en sevilenler arasında yerini kolaylıkla aldı. Olcay bildiğimiz Olcay, yine kalite tavandı tavan olmasına ama Bülent Ortaçgil ve Ezginin Günlüğü'nün de bu kalitede payları büyüktü. Gülben Ergen pahalı prodüksiyonlara gerek duymadan da güzel albüm yapılabileceğini akustik projesiyle herkese gösterdi, samimi ve içten bir albümdü "Uzun Yol Şarkıları". Nostaljiyi dönem dönem kullanan kimi sanatçıların aksine bu kez tüm bir albüm olarak bunu bir konsepte dönüştürebilen Göksel'in "Mektubumu Buldun mu"su epey sevildi. Türk popunun divalarından Nazan Öncel, fanatik hayranlarının sözünü ve yüreğini dinlemiş, bu kez 90'ların çok özel albümlerine imza atan bir müzisyen olarak yine o yılların ruhunu aratmayan kalitede bir başyapıtla karşımıza çıkmıştı bu yıl: "Hatırına Sustum". Nil Karaibrahimgil "Seviyorum Sevmiyorum" ve albümün bir diğer videosu "Duma Dum" ile sevilenler arasındaydı. Nilüfer Kayahan sonrası döneminde Karar Verdim'in ardından "Hayal" ile yine hayranlarını üzmedi. On parmağında on marifet Mustafa Cecelinin "Limon Çiçekleri" ise yıla damgasını vuran bir diğer şarkıydı, kuşkusuz.
Murat Dalkılıç'tan "La Fontaine", Babutsa'dan "Yanayım Yanayım", Emir'den "Eline Düştüm" ya da Hadise'den "Düm Tek Tek", cıstak cıstak Türkçe pop sevenler ve oryantel sosla dansetmekten hoşlananlar için yılın vazgeçilmezleri oldular. Ama elbette hiçbiri Ajda'nın "Resim"i kadar sevilmedi, yılın en "hit" şarkısı tabii ki onunkiydi. Eurovision'da zafer yine bir başka bahara kaldı, teselliyi Manga'nın MTV ödülünde bulduk. Hande Yener 3 elektronik albümle oyalanma döneminden sonra popa geri döndüğü açıklamasıyla yılın şokunu yaşatırken, bir de baktık ki bir yıl daha elimizden kayıp gitmiş:)
Yılın "tahammül edilemeyenleri"ni bir başka yazıya bırakalım ve herkese mutlu ve en güzelinden bir yeni yıl dileyelim:)
Herkese müzik dolu günler!
Olcay Tanberken
23 Eylül 2009 Çarşamba
Yaz Bitti!
Aylin Vatankoş'un seslendirdiği 1992 tarihli Eurovision şarkımızın adıydı "Yaz Bitti". Kendisinden daha sonra hiç haber alamadık, fantezi türünde bir albüm yapmış sanırım. Eurovision'un 'kaderine terkedildiği' ama Türk popunun da şaha kalktığı o unutulmaz 90'lardı o zamanlar. Yazı başlığına tekrar dönersek, 'yaz bitti geriye ne kaldı şimdi?' diye sorası geliyor insanın gerçekten. 2009 yazından geriye hangi şarkılar kaldı akılda?
Bir kere bu yaz ve hatta tüm yılı Ajda Pekkan'ın göğüslediğini söylemek yanlış olmaz. Resim, 2009'a damgasını vuran şarkı olmakla kalmadı, Serdar Ortaç'a da bu şarkı sayesinde daha fazla saygınlık kazandırdı. Severiz ya da sevmeyiz ayrı, ama Serdar Ortaç bence Türk dinleyicisinin nabzını tutmasını çok iyi biliyor ve bu, Türkiye'nin en en iyi yorumcusu ile bu yaz gerçek anlamda ispatlanmış oldu. Öte yandan şarkının başarısında Ajda Pekkan'ın da büyük, hem de çok büyük payı söz konusu. Ajda Pekkan, başta Sezen Aksu olmak üzere birçok sanatçımıza ilham vermiş bir Süperstar ve bugün günümüzün popüler sanatçılarıyla(!) aynı listelerde yarışıyor, hatta bir çoğunu geçiyor. Ve o kendini, müziğini ve sanatını daima geliştiriyor. Bir örneği daha yok.
Gelelim diğer şarkılara. Kenan Doğulu son albümünden sadece "Rütbeni Bileceksin"le hatırlanacak, keza Mustafa Sandal da "Ateş Et ve Unut"la. İkisi de artık o en tepelerde oldukları 90'lı yılları çoook gerilerde bıraktıklarını anlamalılar sanırım, vakit "yeni" birşeyler söyleme vaktidir. Mesela Sertab Erener'i örnek almalılar bence. Genç jenerasyonun önemli bestecilerinden Soner Sarıkabadayı'nın Bu Böyle şarkısını ne güzel yorumladı ve şarkı da ne güzel "tuttu", değil mi? Erener bu harikulade şarkıyla yaz listelerin tepesine kurulmakta gecikmedi de. Keza Türk popunun olmazsa olmazı Nilüfer hayranları da bu yazı eli yüzü düzgün ve bir hayli güzel şarkılar içeren "Hayal" albümüyle karşıladı ve albümden 3 klip birden çok kısa aralıklarla müzik kanallarındaki yerini aldı.
Murat Dalkılıç ve Bedük, bir nebze de olsa popülerliklerini korudular. Ya onlarca isim? Albümleri yazın başında-ortasında ya da sonunda çıkmış onlarca ünlü popçu-rockçı. Pek çoğu da maalesef parlak satış rakamlarına ulaşamadılar. Nil Karaibrahimgil, Işın Karaca, Duman, Hande Yener, Demet Akalın, Yalın, Gülben Ergen, Teoman, Bengü veya Manga, 2009 yazını pek iyi geçirdikleri söylenemez. 90'ların hemen hemen tüm starlarının yakaladığı "şan ve şöhret" biraz da şarkılarının orjinalliği ve güzellikleriyle ilgiliydi ve ne yazık ki 2000'li yıllar bu anlamda tam bir felaketti.
Doğrusu bu yaz aslında en çok Göksel'e yaradı. Sony Music'ten Avrupa Müzik'e geçtikten sonra epey sükse yapan "Mektubumu Buldun mu?" albümüyle hem dillerde hem de ekranlardaydı bolca. 70'li ve 80'li yılların unutulmayan eserlerini o yılların düzenlemelerine sadık kalınarak hazırlanan yeni aranjelerle yeniden seslendirmiş ve hayran kitlesine yüzbinleri daha eklemişti. Kuruçeşme Arena'daki Retro konseri Göksel için yeni bir çığırın da başlangıcıydı belki. Kitlesini Babylon ve benzeri sahnelerden önce Kuruçeşme'ye sonra da Açıkhava'ya taşıyan Göksel, çok yakında bu projenin devamıyla da karşımıza çıkacakmış. Sony Music de Göksel'in yeniden kazandığı bu popüleritesinden faydalanmak istemiş olacak ki, tıpkı birkaç yıl önce Sertab'a yaptığı gibi bir best of albümü de şu günlerde yayınladı. Klipleri de DVD olarak içeren bu albümü, öyle pek 'apar topar'a da benzemediğinden, Göksel hayranlarını bir hayli sevindirecek arşivlik bir çalışma olarak da değerlendirebiliriz.
Herkese müzik dolu günler!
Olcay Tanberken
22 Ağustos 2009 Cumartesi
Forever Ajda!
Nereden başlasak, nasıl anlatsak?
20 Ağustos Perşembe Harbiye Ajda Pekkan konserini izlemeye gelenler gerçek anlamda unutulmaz bir gece yaşadılar desek sanırım abartmış olmayız. Geceye Tarkan'la olan düeti damgasını vurdu kuşkusuz ama konserin kendisi de Ajda'nın baştan sona bu ülkenin tek gerçek starı olduğunu ve her şarkısının kalplere kazındığını bir kez daha ortaya koydu. Açıkhava'nın bu denli kalabalık olduğuna birçok defa şahit olmuştum, çok özel konser ve gösterilerde. Ama bu geceki bir başkaydı gerçekten, ki bunda 2009 yazına ve yılına damgasını vuran "Resim" şarkısının da büyük payı elbette ki vardı.
Sahneye Nur Yerlitaş imzalı beyazlar içinde bir kıyafet ve yüzünde bir maske ile gelen Süperstar konserine Strech'le giriş yaptı, Flu Gibi'yle devam etti. "Çerçeve değil, resim arıyorum" dediğinde Açıkhava yeri göğü inletti, hep bir ağızdan şarkıyı söyledi. Bir ara Düşünme Hiç'i ve Sihirli Aşk'ı söylerken kendimden geçtiğimi hatırlıyorum.
Verilen kısa bir aranın ardından Bir Günah Gibi ve Hancı gibi klasiklerini potbori şeklinde paylaşan Ajda'nın ikinci kıyafeti de son derece göz kamaştırıcıydı doğrusu. Ayağındaki rahatsızlığa rağmen gösterdiği muhteşem sahne performansına diyecek söz yoktu bile. Aşkın Arsunan şefliğindeki orkestranın etkileyici müziklerinden en çok Palavra'ya ve Oyalama Beni'ye bayıldım. Amazon'un altyapısı kullanılarak ortaya çıkarılan Palavra'da bomba gibi bir düzenlemeye imza atılmış ve şarkı sanki yine, yeniden doğmuş. Doğrusu konserin en en beğendiğim şarkısı bu oldu.
Bir süre sonra göz kamaştırıcı bir başka kıyafetle Ajda sahneye döndü dönmesine ama, Kimler Geldi Kimler Geçti'yi bir başkası söylemeye başlamıştı bile! Ve birkaç kuple sonra da Tarkan belirivermişti işte orada, Süperstar'ın yanıbaşında. Açıkhava'yı görmeliydiniz. Nasıl bir şok, nasıl bir coşkulu tezahürat ve alkış fırtınası, yok böyle birşey! Birlikte söyledikleri bu ilk şarkılarının ardından "Gerçekten de kimler geldi kimler geçti ama bir Ajda Pekkan daha gelmedi, gelemez" diyen Megastar ile Süperstar popüler müzik tarihimizin en önemli 2 figürü oldular ama dün geceye kadar hiç birlikte sahne almamışlardı nedense. O yüzden bu düetin bir önemi ve güzelliği vardı. Hemen ardından Şıkıdım'ı da söylediler ama seyirci Tarkan'ı bırakmadı ve son olarak Gül Döktüm Yollarına'yı da beraber seslendirdiler. Ajda konser repertuarına Nilüfer'in Mavilim şarkısını da eklemiş ki, çok da iyi yapmış. Kapanışı bir kez daha Resim ile yapan Süperstar, bis'te ise Son Yolcu'yı söylemeye başlamıştı ki birden orkestraya dönerek en tatlı tonuyla "İtalyanca söyleyebilir miyim?" diyerek şarkıya bu kez İtalyanca (Senzo Fiato) olarak girdi.
Peki teknik aksaklıklar olmadı mı hiç? Ajda sahnede o kadar tatlı ve ışıl ışıl parlayan bir yıldızdı ki, kimse o aksaklıkları farketmedi, önemsemedi bile. Orkestranın çok iyi elemanlardan kurulu olmasının dışında vokallerde Tuba Önal ve Sibel Gürsoy'a rastlamak sürprizdi, her zamanki gibi harikaydılar. Her ikisi de müthiş ses olan bu ikili yakında Sarı Siyah adıyla Moda'da yeni bir projeyle sevenleriyle buluşacaklar. Bir başka not da Ayşegül Aldinç'ten. Gecenin sonunda rastladığımız sanatçı çok yakında çıkacak yeni albümünün kayıtlarının tamamlandığını ve "Düşünme Hiç" şarkısında da Süperstar ile bir düet yaptıklarını müjdeledi.
İşte böyle. Her aşkın ve her devrin kadını Ajda Pekkan, bir kez, bir kez daha kalplerimizi tam hedeften, onikiden vurdu.
Herkese müzik dolu günler..
(Eğer sıkı bir Ajda fanıysanız, Ajda Pekkan Fan Club'ın katkılarıyla hazırlanan Forever Ajda partisine de bekleriz:) Tarih, 28 Ağustos Cuma. Yer, Studio Live. Saat, 22:00)
(Fotoğraf: Şükran Herçiçek)
Olcay Tanberken
2 Ağustos 2009 Pazar
Dur Bakalım orda!
2009 yazının pek hareketli geçtiğini söyleyemeyiz. Tabii müzik piyasası anlamında konuşuyorum. Birkaç albüm var adından söz ettiren ama bu yaza damgasını vuran bir albümü de telaffuz edemiyor henüz hiç kimse. Bakalım son günlerde neler dinleniyor, neler konuşuluyor..
Mustafa Sandal'ın "Karizma"sı beklentilerin biraz altında kalsa da, uzun vadede Sandal'ın kariyerinde söz ettirecek bir çalışma olmuş bana kalırsa. Hafiften 90'lar esintisi hissetmemek elde değil. Demo, Ateş Et ve Unut, Deli Yangın, Var mısın Yok musun gibi şarkılar birçoklarının şimdiden favorisi olmuş durumda.
Powerturk'ün Nilüfer'e yaptığı saygısızlık, rakip kanalın işine gelmiş olacak ki Türk popunun bu değerli sesi Kral Tv tarafından bir tür sahiplenme yaşadı diyebiliriz. Yeni albümü Hayal ile Kral'ın müzik listelerinde haftalarca 1 numarada kalmayı başardı, Nilüfer. Powerturk'ünkine benzer bir saygısızlığa da yakın zamanda şahit olmuştuk aslında. MTV Türkiye yayına başladığında Ajda Pekkan'ın kliplerini yayınlamayacağını duyurmuştu ve neden olarak da hedef kitlesini göstermişti. Tabii yaptıkları saçmalığı anlayınca da mecburen geri adım atmışlardı. Nilüfer olayında da aynısı olacaktır muhakkak. Ki kanalın "şarkıları bilgisayar seçiyor bizim bir suçumuz yok" açıklaması da bir hayli komikti doğrusu, şarkı sıralarını seçen bilgisayar olabilir ama onları sıralaması için o listeye koyan da mı makineler? Albüme gelirsek belki bir önceki albümü "Karar Verdim" kadar iddialı ve cesur bir çıkış diyemeyiz, ancak Nilüfer'in kariyerine oldukça yakışan hoş ve dingin bir albüm gerçekten. Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren Sinan Akçıl dahil olmak üzere birçok isimle çalışan Nilüfer bu albümde özellikle slowlarıyla hatırlanacak. "Bir bilseydin"in ardından çektiği 2. video klibi "Yaramaz" dışında slowlardan "Sen ve Ben", albümdeki kişisel favorim.
Son zamanlarda duyduğum en başarılı işlerden birini dinledim geçenlerde. Sesiyle, enerjisiyle ve dramatik vokaliyle umut vaadeden Demet Tuncer'den yepyeni bir single çalışması: Dur Bakalım (Lela Lela). Ukrayna dolaylarına ait bu anonim ezgiye Müfide İnselel'in yazdığı sözlerle ilk kez düzenleme yapılmış ve müthiş enerjik, müthiş bir Balkan şarkısı çıkmış ortaya. Kaçırmayın derim ben!
Göksel'in nostaljik şarkılar söylediği son albümü epey bir tuttu gibi gözlemliyorum. Özellikle sponsoru olan içecek firmasının Göksel'li reklamları albüm satışlarına da yansımış durumda. Geçen hafta Kuruçeşme Arena'da verdiği konser de bunun bir kanıtı gibiydi. Mekan hıncahınç doluydu ve gelenlerin çoğu da gençti.Zaten tarzı itibariyle nostaljik bir görünümü olan Göksel bunu şarkılarına da yansıtmayı iyi başarmış
Suzan Kardeş'in "Makyaj Odası Şarkıları"nı duymuşsunuzdur. Kardeş'in yıllarca makyözlüğünü yaptığı bir çok ismin şarkılar söylediği hoş bir çalışma olmuş. Nejat İşler'den Demet Akbağ'a, Oya Başar'dan Yılmaz Erdoğan'a, Özgü Namal'dan Meltem Cumbul'a kadar pek çok sürpriz var bu albümde. Tabii Minik Serçe de olmazsa olmazlardan, Eğreti Gelin'de yer alan aynı adlı Sezen Aksu şarkısı da bu albümde yerini almış.
Geçen haftanın en çok konuşulanlarından biri de Madonna'nın Türkiye'ye konsere geleceği haberiydi. Tarih bile belirlemişler, duy da inanma. Gel gör ki Madonna'nın resmi sitesinde bile olmayan bir tarih, bu asılsız haberin kaynağı da belli değil üstelik. Madonna Türkiye'ye gelecek mi sorunsalı Zeki Müren Bizi de görecekmi'sine benzemeye başladı yavaştan. Sahi, bu kadın artık ne zaman gelecek ülkemize yahu, nedir yani Madonna'yı getirmekten aciz mi ülkemizdeki organizatörler, nerde bu devlet, nerdesiniz sponsorlar? Bir el atın şu işe de bir dünya gözüyle görelim de içimiz rahat gidelim öbür tarafa, değil mi ama? Zaten Michael Jackson da terketti bu diyarları, keyfimiz iyice kaçtı ya.
Herkese müzik dolu günler..
Olcay Tanberken
16 Haziran 2009 Salı
Sertab'dan Bu Böyle
Şu sıralar güne Sertab'ın Bu Böyle adlı yeni şarkısıyla uyanmayı seviyorum. Soner Sarıkabadayı imzalı şarkı tam Sertab'a göre yazılmış gibi. DMC etiketiyle çıkan single'da şarkının 5 ayrı versiyonu bulunuyor. Mustafa Ceceli imzalı çıkış versiyonu dışında Alper Erinç'in Akustik versiyonu ve Murat Uncuoğlu&Emre Dündar imzalı remixine de bayıldım doğrusu. Sertab'a böyle kaliteli işler çok yakışıyor. Birkaç gün önce Amerika'da yayınlanan Painted On Water'ın da Türkiye'de yayınlanacağı haberini alınca çok sevindim, o albüm de Sertab'ın kariyerine çok yakıştı doğrusu.
Her daim Süperstar
Geçen yazımda Ajda'nın son şarkısını övmüş, gençlerin bu şarkıyı ne çok sevdiğini yazmıştım. Yanılmamışım..
Mayoyla çıktığı Açıkhava konseri günlerce gazete manşetlerine ve köşelerine sığmaz oldu. Meğer ne kadar hayranmışız Süperstar'a?! Biz hep hayrandık da hani, meğer basın da ondan böyle cesur ataklar beklemekteymiş baksanıza! Zaman herkesin tersine onun için lehine işliyor gibi sanki, bu bir gerçek. Yıllar onu hiç eskitemediği gibi, aksine yeniledi, değiştirdi ve her zaman önde olmasını asla engellemedi. Sesse ses, fizikse fizik, asaletse asalet. Yok böyle hepsinin bir arada olduğu bir örnek daha, varsa beri gelsin?! Süperstarlık böyle birşey olsa gerek. Uzun yıllar daha hep kulaklarımızda olmasını diliyorum, onun yeri herkesten farklı.
Patron Kenan
Kenan Doğulu'nun yeni albümünü aldınız mı? 3 yıl aradan sonra yayınladığı Patron adlı albümünden bu yaza en çok yakışacak şarkının Rütbeni Bileceksin olacağı çok açık. Şarkı şimdiden radyo ve kulüplerin en çok çalınanlarından biri oldu. Keşke bu şarkıyı 2 yıl önceki Eurovision döneminde hazırlasaydı, o ucuz şarkı yerine hiç değilse böyle Kenan'ın kalitesine yakışır bir şarkıyla çıkmalıydı o sahneye. Neyse, albüme dönersek, Söylerdim, Beyaz Yalan, Kıskanıyorum ve En Kıymetlim şarkılarını sevdim. Ama albümün bir önceki albüm kadar hit şarkı çıkaramayacağını düşünüyorum nedense. Sanırım bir sonraki albümde tarzını biraz daha farklılaştırsa iyi olacak gibi.
Müzik:Selmi Andak
Geçen gün müzikmarketlerde gözüme çarpan albümlerden biri de Ossi Müzik etiketiyle yayınlanan Müzik: Selmi Andak idi. Türk pop tarihinin en başarılı ve özgün bestecilerinden Selmi Andak'ın 2 şarkısına özellikle taparım: Ve Ben Yalnız ve Yeniden. Her 2'sinin de yeraldığı bu albümde başka neler yok ki? Geleneksel motiflerle popu ustaca birleştiren ve zamanında da büyük ses getirmiş Asu Maralman yorumlu Bal Gibi Olur şarkısının yanısıra Çek Kayıkçı, Olmaz Olmaz Deme, Gönlüm Çok Zengin, Geli Geliver ve Eurovision Türkiye finallerinden 2 şarkı; Gramofon ve Bir Sevgi Yeter de bu arşivlik albümde atlanmaması gerekenlerden. Ersan Erdura'nın Acılar Sürekli Olamaz'ına da ayrıca dikkat. 2 ayrı cd'den oluşan albümü kaçırmamanızı diliyorum.
Rock dünyasından!
Son zamanlarda dinleyip sevdiğim 2 güzel rock albümü var. İkisi de müzik dünyamıza yeni adım atan dinamik genç gruplar. Önce HAYDUT grubundan bahsetmek istiyorum. Çıkış videoları Kendin Ol Yeter ile dikkatleri üzerine çeken grup Volkan Akmehmet, İnanç Şanver, Özcan Karanfil, Sancak Şahin'den oluşuyor. Uzun yıllar Taksim'de birçok mekanda sahne alan ve enerjik sahne performanslarıyla tanınan grup Olsun Varsın adını verdikleri ilk albümleriyle rock severlere merhaba dedi. Şimdilerde Uçuyorum Kaçıyorum adlı şarkılarına (ki albümün en en sıkı parçalarının başında geliyor kanımca) klip çekmeye hazırlanan grubun şimdiden sağlam bir kitlesi oluşmaya başladı bile, şiddetle tavsiye ediyorum. Myspace'te birkaç şarkılarına kulak verebilirsiniz: http://www.myspace.com/birgruphaydut
Bahsetmek istediğim bir diğer grup ise BATI YAKASI. Korhan Çelik, Ergün Yıldız, Can Bezgen ve Altuğ Şenkal'dan oluşan bu rock grubu Çanakkale'de doğmuş ve 2008 yılında Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarışması’nda Türkiye birincisi olunca yarışma ödülü olan albüm çalışmaları başlamış. Prodüktörlüğünü Cem Özkan'ın üstlendiği ve PMD Yapım etiketiyle yayınlanan Batı Yakası adlı ilk albümlerinin çıkış parçası 4 Gün Önce adını taşıyor. Albümde ayrıca grubun arkadaşları Ali Erdem Şimşir ile birlikte Çanakkale Zaferi’ne ithafen yazdığı bir şarkı da var: Son Nefes.
Bu 2 grubun da adlarını önümüzdeki yıllarda daha çok duyacağımıza eminim, zira Türk rock müzik dünyasında sağlam bir kitle yakalayacakları muhakkak.
Herkese müzik dolu günler!
Olcay Tanberken
26 Mayıs 2009 Salı
"Çerçeve değil, resim arıyorum"
Eurovision bitti, tartışmalar sürüyor. Türkiye 4. oldu, ama Türk halkı sonuçtan memnun değil. Memnun da, değil. Keşke birinci olsaymış, o bunu hakediyormuş. Muş da muş. Kimse kusura bakmasın, bence hakettiğinden de fazla aldı. Neden mi? Hani şu komşu oyları, ülke dayanışmalarından şikayet ediyor ya herkes, bu oylama sisteminden en çok yararlananlardan birinin de Türkiye olduğu neden dile getirilmiyor, kuzum? Siz kalkıp zaten denenmiş bir formül-şarkı ile yarışmaya katılıyor, tümüyle batı kültürü almış ve batı alt yapılı şarkılarıyla sevdiğimiz-bağrımıza bastığımız bir şarkıcı kıyafetiyle ve sahne şovuyla "oryantal" kalıplarla o sahneye çıkıyor, o kadar sıkı rakibi sırf yurtdışında yaşayan gurbetçi vatandaşları olmadıkları için geride bırakıyor ve "birincilik hakkımızdı" diyorsunuz. Üzgünüm ama bu hem Norveç'in aylar öncesinden birinci olacağı bariz olan güzeller güzeli şarkısına da, ilk 5'teki diğer şarkılara da haksızlık oluyor. Hepsi çok iyiydi. Hadise'ye gelirsek, belki vokal konusunda zayıflıkları vardı ama sahnede fena değildi. Ancak ne ekibi ne de şovu birinci olmak için yeterli değildi. Şarkıya haksızlık yapamayız, gümbür gümbür bir şarkıydı, açıklandığından beri de Türk halkı şarkıyı resmen sahiplendi. Ancak ne yazık ki şarkının alt yapısına yılbaşından beri yatırım adına hiçbirşey yapılmamıştı. Beklerdim ki şarkı Sertab'ın yaptığı gibi yurtdışında en iyi ellerden geçirilsin, remixlensin ve öyle çıksın o sahneye. Dolu dolu bir şov olsun, Hadise yeri göğü inletsin. Ama hiçbiri olmadı. Üstelik yılbaşı koreografisinden de kötü bir koreografi ile, karmakarışık bir sahne ile çıkıldı. Sonuç da kaçınılmaz oldu, üstelik ilk 5'te yeralabildi. Bu bence büyük bir başarıdır. Herşeyi geçtim de, Hadise'nin birinci olan Norveç'e laf atıp "çocuk sevimliliğiyle oy topladı diyorlar, biz de seneye tatlı çocuk gönderelim o zaman" açıklaması, ne talihsiz açıklamaydı öyle? Basında okudum geçenlerde, Hadise'nin Eurovision öncesinde konser başına aldığı ücreti yarışma ile birlikte ikiye üçe katlanmış. Hadise mutlu olmasın da, kim olsun? Bakalım bu sene kimi gönderecek TRT? Artık çıtayı öyle yükseltti ki, rock grupları ya da orta sınıf bir popçu kesmez bizim halkı. İlle de "popüler" olacak, ille de "çok konuşulacak" biri olacak ya, bakın görürsünüz, Hande Yener ya da Murat Boz diyorum ben. Bekleyip göreceğiz artık. TRT kimi seçerse seçsin, Ajda'nın şarkısında da söylediği gibi "Ne yazık ki çerçeve değil, resim arıyorum" ben! Zorlama kalıplardan, bildik formüllerden kurtulalım lütfen artık.
Çalıntı mı, değil mi?
Kuşkusuz geçen haftaya damgasını vuran olay Yalın'ın yeni albümünden "Bit Pazarı" şarkısına olan "çalıntı" iddiasıydı. Eurovision birincisi "Fairytale"e benzediği iddia edilen şarkıda doğrudan bir benzerlik göremedim şahsen, ancak girişteki keman melodileri insanlarda ister istemez de bir kuşku yaratmış, düşünsenize, Eurovision bitiyor, birinci belli. Pat, pazartesi geliyor ve Yalın'ın albümü müzikmarketlerde. Kötü bir tesadüf söz konusu elbette, yoksa tümüyle özgün besteleriyle tanıyıp sevdiğimiz Yalın'ın böyle bir hırsızlıkla uzaktan yakından alakası olamaz. Bu işten Yalın'ın zarar görmeyeceğine eminim ama bütün bu olanlardan sonra aranjörü epey bir laf işitmiş olmalı..
"Ne yazık ki çerçeve değil, resim arıyorum. Bu sefer ki zorlama değil, seni seviyorum"
Ajda yine yaptı yapacağını..2009'un yaz bombası olarak duyurulan "Resim" single'ı ile ortalığı yine yıkıp geçeceğe benziyor. Hayranları biraz dertli şu sıralar, Süperstar Serdar Ortaç bestesi nasıl okur diye dövünüyorlar. Ancak göz ardı edilen bir gerçek var, o da Ortaç'ın hem piyasayı hem de Türk müzikseverleri çok iyi tanıyan bir müzisyen olması ve neslin de değişmesi. Artık Ajda'nın eski şarkılarını bilen-dinleyen bir nesil yok karşımızda, herşeyi hızla tüketen çok çok genç bir jenerasyon var ve müzik dünyası da sürekli değişen bir hız döngüsünde ilerliyor. Hal böyle olunca yıllarını müziğe ve sanata vermiş Ajda Pekkan gibi Türk popunun en iyi şarkıcısının da kalitesini yeni nesille buluşturması kaçınılmaz oluyor. Açıkçası ben Resim şarkısını çok sevdim, eminim bir başkası okusaydı bu kadar yakışmazdı ve bazı diğer Serdar Ortaç besteleri gibi "bir diğerinin aynısı" yakıştırmasıyla karşı karşıya kalacaktı. Oysa Ajda Pekkan hem şarkıyı çok iyi yorumlamış, hem de galiba gerçekten onun söylemesi için yazılmış bir şarkı gibi. Bu yaz bu şarkıyı her yerde duyacağımızı düşünüyorum şahsen, tam yaz şarkısı.
Herkese müzik dolu günler!
Olcay Tanberken
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Eurovision'da 'Hadise' çıkacak mı?
Bir Mayıs daha geldi çattı.
Müzik-magazin dünyamız kendi halinde yoluna devam ediyor. Kral Tv Müzik Ödülleri töreninde Serdar Ortaç'ın başına gelenler, Hande Yener'in müzik yapımcılarına Kasap yakıştırması ve akabinde aldığı eleştiriler, ya da Sezen Aksu'nun kriz beni daha da ateşledi açıklamasıyla her zamankinden daha fazla yazdığı yeni şarkıları..Değişen birşey yok yani, anlayacağınız.
Son günlerin benim için en heyecan verici etkinliklerinden biri, Sibel Tüzün'ün başrolünde oynadığı müzikal idi. Profilo AVM'de gerçekleşen gala gecesi Tüzün, sahnede gerçek bir müzikal yıldızıydı ve büyük alkış aldı. Enis Fosforoğlu Tiyatrosu tarafından hazırlanan ‘Seni Seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi Değiş’ adlı müzikal, orijinalinden Türkçeye ilk kez uyarlanmış ve sözlerini Zeynep Talu'nun yazdığı şarkılarla da desteklenmiş. Sibel Tüzün, Murat Evgin, Seren Fosforoğlu, Barbaros Büyükakkan ve Başay Okay'dan kurulu bir kadroya sahip olan müzikali 15 Mayıs Cuma akşamı Profilo'da izleyebilirsiniz. Sibel Tüzün'ün bu müzikalde nasıl devleştiğini ve oyunculuk yeteneğini farkedeceksiniz..
Mayıs ayı malumunuz, Eurovision ayı. Yılbaşında açıkladığı şarkısıyla gündemden düşmeyen Hadise,12 Mayıs'ta yarı finalde, bu finalden geçer not alırsa 16 Mayıs'ta büyük finalde sahne alacak. Köşe yazılarında ve gazete manşetlerinde bu hafta bol bol Eurovision sözcüğünü okumanız büyük olası. Hadise kendinden beklenen büyük başarıyı yakalayabilecek mi, giyeceği kıyafet nasıl birşey, şovu nasıl olacak, vs. Her zamanki gibi rakiplerinden bahseden, diğer ülkelerin şansını değerlendirecek olan ya da Eurovision'a bilimsel, rakamsal, gerçekçi yaklaşacak fazla kimse olmayacaktır maalesef.
Hadise'nin şansına biraz göz atalım dilerseniz.
Herşeyden önce kalkıştığı iş, zor bir iş. Ne de olsa oryantal soslu pop şarkısıyla bir birinciliği zaten var, Türkiye'nin. Sertab bunun alasını yapmıştı zamanında. Peki Hadise'nin farkı ne?
Farkı, sahnesi ve gençliği, belki? İngilizce'ye olan hakimiyeti, sahne şovu ve ekran sempatikliği. Özellikle Türk kamuoyunun onu sevmesinde, sıcaklığı ve samimiyetinin büyük payı var. Şarkıyla ilgili kişisel kanaatim ise farklı ya da orijinal bulmadığım. Düm Tek Tek, tipik bir Türkçe pop hiti. Ama birincilik için bence daha fazlası olabilirdi. TRT'ye 3 şarkı hazırlayan Hadise'nin asıl gönlünün Supernatural Love adlı şarkı olduğu, kulislerde çok konuşulmuştu. Hadise'nin bu haftalarda çıkaracağı duyurulan Fast Life adlı yeni albümünde yer alacağı söylenen şarkı tümüyle batılı formuyla yeni bir Stir Me Up etkisi yaratabilirmiş deniyor.
Düm Tek Tek'e dönersek, rakipleri de en az onun kadar iddialı aslında. Fransa'yı temsil eden Patricia Kaas, provalarda sergilediği sade sahnesi ve kusursuz performansıyla herkesin gönlünü fethetmeyi başarmış. Komşu ülke Yunanistan, daha önce de Eurovision'a katılan ve 3. olan Sakis Rouvas ile katılıyor bu sene. Anket ve bahislerde ise Norveç açık ara önde gidiyor. Alexandar Rybak adlı genç şarkıcı, Fairytale adlı şarkısıyla aylar öncesinden yarışmanın banko birincisi haline bile gelmiş. Açıkçası ben de çok başarılı buldum, o gece izlerseniz eminim siz de hak vereceksiniz.
Hadise bu yarışa kuşkusuz çok iyi hazırlandı. Şarkıyı Türkiye çok sevdi. Promo turu çok kapsamlı oldu ve epey bir ülke gezdi. Ama sürecin eleştirilecek yanları da olmadı değil. Örneğin Finlandiya, İsveç ve Azerbaycan gibi birçok ülkeye olan promo turları daha önceden planlanmasına ve duyurulmasına rağmen maalesef gerçekleşmedi, ve bu ülkelerdeki Hadise fanları çok tepkili. Yurtiçinde basınla olan ilişkilerde de bir kopukluk söz konusu oldu ve Hadise, bazı gazetecilerin eleştiri oklarına hedef oldu. Video klip beğenildi beğenilmedi hadisesi önemli bir engel oldu. Gerçekten beğenilmedi mi, yoksa çok açık mı bulundu, bu konuda bir açıklama yok. Yeni çekileceği söylenen klip de hala ortada yok. Ve sahne şovu. İlk provalar yarışmayı yerinde izleyen fanları da pek tatmin etmişe benzemiyor. Tango ile oryantal bir şarkının ne alakası var diyenler olduğu gibi, sahne şovunu fazla heyecan verici olmadığını ve koreografinin fazla tatmin edici olmadığını düşünenler var. Ve son olarak da, Hadise'nin finale sayılı günler kala hastalandığı ve ciddi bir rahatsızlığı olduğu haberinin basına bizzat açıklanması, kamuoyundan da önce TRT'nin tepkisini çekti. Bakalım tüm bunlar Hadise'nin performansını nasıl etkileyecek?
Kalbimiz 12 ve 16 Mayıs'ta Hadise ile ve Türkiye ile olacak. Yurtdışındaysanız, telefon ile oy vermeyi unutmayın. Zira bu yılın bir diğer zorluğu da oylamada %50 jüri sisteminin de olması. Ben herşeye rağmen Türkiye'nin ilk 5'te yer alabileceğini düşünüyorum.
Herkese müzik dolu günler..
Olcay Tanberken
21 Nisan 2009 Salı
Anne Bu Çalan Ne?
Her yerde müzik.
Sadece müzik!
Müzik müzik müzik..
Hayatımıza fon oluşturan bütün ezgiler kafamızda çınlıyor çoğu zaman. Yağmurlu ya da güneşli, karamsar ya da mutlu farketmez. Havamız, havanız nasıl olursa olsun, her şarkının, her bir notanın ayrı değeri var, değil mi ama?
Şu aralar "Nil Kıyısında" ile "Aşk'ın Halleri"ni düşürmüyorum kulağımdan. Nil Karaibrahimgil de,
Zuhal Olcay da yılın kuşkusuz en dikkat çekici albümlerine imza atmışlar. Müziğe gerçekten
aşık her 2 kadın da, her albümde beni bir kez daha hayran bırakıyor kendilerine.
Bir arkadaşım Yasemin Mori'nin albümünü hediye etti, "beğenirsin sen, çok güzel" diye ekleyerek.
Çok kişiden "2008'in en iyisi" diye duymuştum bu arşivime katmayı hep ertelediğim "Hayvanlar" adlı albümü. En iyisi mi bilemiyorum, ama gerçekten
takdirlik, özgün bir çalışma olmuş. Sesi çok etkileyici bir kere. Başka bir zaman bilahare değineceğim bu kıza.
Hande Yener şu sıralar yeni albümü Hayrola ile müzik-magazin basınını epey bir meşgul ediyor.
Albümle aynı adlı parçayı çıkış parçası olarak seçmesine -ne yalan söyleyeyim- pek anlam veremedim.
Nasıl Delirdim ve Hipnoz'dan sonra biraz daha farklı birşeyler bekliyordum, bekliyorduk sanki.
Kariyerinin bence şimdiye kadarki en en en iyisi Apayrı ile girdiği yolda "yenilikçi" olması ve bu imajla bir kitleyi peşinden sürüklemesi, tarzına artık biraz daha farklı şeyler katması beklentisini de getiriyor ister istemez. Hipnoz'un biraz soğuk bir albüm olarak hafızalara kazındığını kendisi de söylemişti bir röportajında. Bu kez dinleyiciye biraz daha yaklaşmış gözüküyor. Şarkılara gelince, Ok Yay'a bayıldığımı söyleyebilirim, mutlaka dikkat çekecektir. Son albümde Mor ve Ötesi'nden şarkı sözü alan Hande Yener, bu defa Siz adlı şarkısı için Aylin Aslım'ın kapısını çalmış. Fena da olmamış hani, beğendim. Arsız şarkısında ise Teoman'ın sesini fazla yüksek buldum, ne gerek vardı? Albümün sonunda En Uzun Gece diye bir şarkı var ki, o da bu albümün sayılı iyilerinden biri.
Hande Yener ve stilisti-ekürisi Kemal Doğulu dışında popüler-elektronik sahalara inenlerin sayısı da
yavaştan artıyor gibi sanki. Geçen yıl kendisinden beklenmeyecek bir performansla son derece güzel albümüyle şaşırtan Ayşe Hatun Önal'dan sonra bu kez eski popçulardan Mine de, yaklaşık 15 yıllık suskunluğunu EMI etiketiyle çıkardığı "Benim Günüm" adlı bir albümle bozdu. 5 şarkılık bu elektro-pop albüm en değerli köşeme yerleşti bile. Ajlan-Mine imgesinin bir hatrı olmalı ne de olsa. Ayrıca ve öte yandan çok da iyi bir sanatçı, Mine. Yeni tarzıyla aradan geçen yılları kolay unutturacağa benziyor, benden söylemesi.
Ossi Müzik etiketli 3 "En İyileriyle" albümünü almış olmalısınız. 'Eski Sevgili' ve 'Unutulur' gibi şarkılarıyla beni hep mest etmiş Banu, 'Kafadar' ve 'Çingene' gibi hitleriyle hatırlanan Lale Belkıs ve Türk pop tarihimizin ilk "proje" grubu sayılan Cici Kızlar'ın kısa geçmişini takiben
solo kariyeriyle 80'lere dek kulağımızda olan Bilgen Bengü. 3 albüm de evladiyelik gerçekten..
Başka neler mi dinleniyor şu aralar? Murat Dalkılıç'tan 'Kasaba', Teoman'dan 'Çoban Yıldızı',
Gökçe'den '5 Kuruş', gözlemlediğim kadarıyla. Dahası yok mu? Var tabii de, yetişmek ne mümkün her birine. Gün geçmiyor ki kulağımıza yeni bir şarkı çalınmasın. Ama asıl sorun şu ki, hangi birini aklımızda tutabiliyoruz ki
artık? Yaşlanıyoruz heyhat, ve lakin şarkılar nesil atlıyor. Başka açıklaması var mı?
Nesiller devam eder ama Türk popu her daim genç kalmalı oysa. Kuralı bozmayalım ve biz de genç kalalım o halde:
Anne bu çalan ne?
Olcay Tanberken